Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın TBMM’deki bütçe görüşmelerine ilişkin basın toplantısında konuşan SES Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Gönül Adıbelli, 2017 yılı merkez yönetim bütçesinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın payının 2018 yılına oranla azaldığına dikkat çekerek, sosyal yardımların hakkaniyetli dağıtılmadığını ifade etti.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın TBMM’deki bütçe görüşmelerine ilişkin SES Diyarbakır Şubesinde basın toplantısı düzenledi. Basın açıklamasını SES adına Diyarbakır Şube Eş Başkanı Gönül Adıbelli okudu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na ayrılan bütçe payının rakamsal olarak artmasına rağmen oransal olarak azaldığının altının çizildiği açıklamada kadın bakanlığının kurulması gerektiğine vurgu yapıldı.
“BÜTÇEDEN AYRILAN PAY AZALIYOR”
Sosyal yardımların hükümetlerce oy kaynağı olarak görüldüğünü belirten SES Diyarbakır Şubesi Eş Başkanı Gönül Adıbelli, “Her yıl olduğu gibi 2018 yılında da Sosyal hizmet alanında çalışanları görmeyen, sosyal hizmeti “sosyal yardımla” sınırlandıran, kadını aile içine hapseden bir bütçe ile karşı karşıyayız. 2017 yılı merkezi yönetim bütçesi içinde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın payı %4 iken, 2018 yılında bu oran daha da azalarak %3,5 olmuş. Yıllara göre ayrılan bütçe oranlarına baktığımızda 2012 yılından bu yana parasal olarak bir artış olmasına rağmen oransal olarak düşüş vardır. Ancak bu artış ne milyonlarca çocuk, engelli ve yaşlıya daha iyi bir sosyal hizmet sunumu için, ne kadınların eşitliği için, ne de bu alanda çalışan emekçiler içindir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesi düşük ücretli ve güvencesiz çalışma, istihdama ve kamusal hizmetlere erişimde ayrımcılık vb. temel ihtiyaçlarına gerekli çözüm üretmekten uzak bir bütçe olma niteliğini korumaktadır. Çünkü bakanlık bütçesinin %84 ‘ü Fatma Betül Sayan’ın ifadesine göre sosyal yardımlar için tahsis edilmiştir. Üstelik sosyal yardıma ayrıldığı söylenen miktar da adilane dağıtılmadığı gibi, bir kısmı da başka alanlardaki maddi açıkları kapatmak için kullanılmakta ancak açıklanmamaktadır. Sosyal yardımlarla ilgili yaşanan sıkıntılardan biri de bu yardımların hakkaniyetli dağıtılmaması, hükümetlerce karşılığı oy olarak dönecek kaynak olarak görülmesi ve yine kurumlarda bu kaynağın suistimal edilmesi, yolsuzluklara zemin hazırlamaktadır. Bu konuda girişimler olmasına rağmen düzenin devamı için bu sorunlar görmezden gelinmektedir” diye konuştu.
“İHTİYAÇ DUYAN HERKES HİZMETE ULAŞMALIDIR”
Çocuk evleri konusunda dini cemaatlerle yapılan protokollerin iptal edilmesi gerektiğini savunan Adıbelli, “Sosyal hizmetlerin kamusal bir hizmet olarak sunulması, ihtiyaç duyan herkesin ayrımsız şekilde, ücretsiz, eşit, nitelikli ve anadilinde hizmete ulaşmasının sağlanmalıdır. Sosyal hizmeti “yardım”, “sadaka” ve “lütuf” haline getirilmesi uygulamalarına son verilmelidir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Deniz Feneri Derneği ile 17 Nisan 2015 tarihinde imzalanan işbirliği protokolü iptal edilmelidir. Bunun yanında çocuk evleri konusunda dinci cemaatlerle imzalanan ve kimsesiz çocuklarımızı bu gerici vakıfların eline teslim eden tüm protokoller acilen iptal edilmelidir. Sağlık, sosyal güvenlik, sosyal hizmetler ve çalışma alanı olmak üzere var olan tüm ayrımcı uygulamalara son verilmeli, dil, din, etnisite, cinsel yönelim, cinsiyet, yaş, engellilik, T.C. vatandaşı olma gözetmeksizin herkesin tüm haklardan sorunsuz biçimde faydalanması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır” ifadelerini kullandı
ACİLEN KADIN BAKANLIĞI KURULMALIDIR
Toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir anlayışla sosyal hizmetlerin verilmesi gerektiğini savunan Adıbelli, “50 bini aşkın nüfuslu yerleşim birimlerinde, transların da yararlanabileceği en az bir kadın sığınağı/yaşam evi, 10 bini aşkın nüfuslu yerleşim birimlerinde en az bir danışma merkezi, her 20 bin kadın için bir tecavüz kriz merkezi açılmalıdır. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe hazırlanmalı, sağlık ve sosyal hizmetlere ilişkin bütçeler toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir mantıkla; kadın emekçilerin ve kadınların tüm haklarını gözeten bir anlayışa sahip olmalıdır. Tüm sosyal hizmet birimlerinde sunulan hizmetler toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten ve ayrımcı olmayan bir anlayışla düzenlenmeli, bu alanlarda çalışanlara düzenli eğitimler verilmelidir” dedi.