Diyarbakır’da görme engelli kadın olarak yaşamını sürdüren Gurbet İpek, görme engellilerin kentte yaşadığı sorunları anlattı. Toplumsal yaşamda görme engellilere acımayla bakıldığını ve bu yaklaşımın engellileri incittiğini belirten İpek, kent yaşamında engellilerin yaşamını zorlaştıran birçok sorunu çarpıcı bir şekilde dile getirdi.
34 yaşındaki görme engelli Gurbet İpek, 26 yaşında gözlerini kaybetti. Enfeksiyonel bir hastalık sebebiyle gençliğinin baharında dünyası kararan İpek, görme engelli bir birey olarak kentte yaşadığı sorunları anlattı.
Ailesiyle birlikte yaşayan İpek, “Gözlerimi kaybetmeden önce bir sağlık kurumunda çalışıyordum. Gözlerimi kaybettikten sonra haliyle çalışamadım. Daha önce Altı Nokta Körler Derneği’nde görev aldım. Şimdi ise Euro met Federasyon Başkan vekiliyim. Yeni bir proje ve bütün Engellileri kapsayan bir federasyon” diye konuştu.
‘TACİZE MARUZ KALIYORUZ!’
Görme engelli bir vatandaş olarak Diyarbakır’da yaşadığı sorunlara değinen İpek, “Ülkemizde birçok eksiklik var zaten engelliler 4-5 yıldır konuşulmaya başlandı. Engelli Kavramı da yeni yeni kullanılmaya başlandı zaten. Daha önce engellileri içeri kapatıp, onlardan utanan bir toplumduk. Ben ilk gözlerimi kaybettiğimde sokaklarda, şehirde yürümek çok zordu; kaldırımlar kırık döküktü, esnaflar kaldırımları işgal etmiş durumdaydı. En önemlisi de kaldırımlarda kılavuzlar yoktu ve dışarı çıkamıyordum. Ama şimdi kaldırımdaki kılavuzlar ve esnafın biraz daha duyarlı olmasıyla dışarı çıkabiliyorum ve bir nebze dahi olsa şehirde dolaşabiliyorum. Diyarbakır da görme engelli bir kadın olarak sadece ben dışarıya çıkabiliyorum. Çünkü ailelerimiz çok tutucu görme engeli kadınların dışarı çıkmasına izin vermiyorlar. Hatta 50 yaşına kadar hiç dışarı çıkmamış, Diyarbakırlı olup burada doğup büyümüş ama Diyarbakır’ı bilmeyen arkadaşlarımız var. Zaten ülkemizde bilhassa Diyarbakır’da normal bir kadın olarak dışarı çıkmak bile sıkıntı, bir de görme engelli bir kadın olarak çıkacak birini düşünün gerçekten çok zor bir durum. Bu yüzden o aileleri ve dışarı çıkamayan arkadaşları çok iyi anlıyorum. Çünkü ben bunu gerçekten yaşadım, tek başıma dışarı çıktığımda bizim durumumuzdan faydalanmak isteyen çok insan var. Hem bir kadın olarak faydalanmak isteyenler var, taciz edenler var. Zaten normal bir kadın bunları yaşıyor bir de bizim görme engelli olmamız bu duruma daha çok maruz kalmamıza neden oluyor. Hatta geçen sene giderken olumsuz bir olay yaşadım.” şeklinde konuştu.
‘ENGELLİLERİN HAYATINI KOLAYLAŞTIRIN!’
Tıbbi dokümantasyon ve sekreterlik bölümünde eğitim öğretimine devam eden İpek, görme engellilerin eğitimde yaşadığı sıkıntılara ilişkin olarak şunları söyledi: “Sınavlara ÖSYM’nin yaptığı çok güzel bir uygulama var. Tek olarak bir sınıfa alınıyoruz ve iki hoca vasıtası ile sınav oluyorum. Bir hoca gözlemci olarak verilir aynı zamanda okutman, bir hoca da işaretleyici olarak veriliyor. Onlar okuyor biz cevaplıyoruz, kodlayıcı da kodluyor bu yönden herhangi bir problem yaşamıyoruz. Ancak üniversitelerin bize verdiği kaynaklar konusunda zorluklar yaşıyoruz. Örneğin kitap alıyoruz ama görme engelli olduğum için okuyamıyorum ve verim alamıyorum. En azından kabartmalı alfabeler (Braille) olsa bu hayatımızı özellikle okul hayatımızı olumlu yönde etkileyebilir ama maalesef bu imkânlar çok kısıtlı. Örneğin bu alfabeyi öğrenmek isteyen bir görme engelli bunun tabletini kalemini Ankara’dan belirli yerlerden alması gerek ki bunlarda çok pahalı materyaller dolayısıyla satın alamıyoruz. Bunların artık bir kitap gibi kalem gibi kırtasiyelerde ve her yerde uygun fiyata satılmasını istiyoruz. Braille alfabesinin sadece görme engellilere değil bütün örgencilerin öğrenmesini istiyoruz; Çünkü o örgenci de yarın bir öğretmen olacak ve belki de sınıfında görme engelli öğrencileri olacak bu yönden o öğrencinin yalnızlaştırılmaması, empati kurulaması ve sağlıklı eğitim alabilmesi yönünden Braille alfabesinin herkes tarafından öğrenilmesi gerektiğini düşünüyorum.”
‘ENGELLİLERİ MUHATAP ALIN’
Toplumsal yaşam içerisinde engellilerin karşılaştıkları zorluklara değinen İpek, şöyle konuştu. “Geçen Engelliler gününde Cebeli Nur camisine gittim oradaki çocuklara sizce gözlerini kaybeden biri yaşayabilir mi diye bir soru sordum, çocukların hepsi tek ağızdan ‘hayır’ cevabını verdi. Aslında bende hayır yaşayabilir cevabını verdim, bu bilincin oluşturulması gerek. Özellikle okul öncesi çocuklara gözlerini kaybeden veya farklı engelleri olan bir bireyin ona rağmen yaşayabildiği öğretilmelidir. Tabii ki öncelikle bu bilincin topluma empoze edilmesi gerek, toplumun kabullenmesi gerekir. Çünkü her şey toplumda bitiyor. Örneğin ben hastaneye gidiyorum oradaki doktor anneme; ‘Oturt onu’ diyor. Benimle ilgili bir şeyi anneme soruyor. Aynı zaman da bana duyma engelliymişim gibi davranılıyor. Eczaneye gidiyorum annemin okuma yazması yok ilaç alıyorum, çalışana bana ilacı anlat diyorum o ısrarla anneme anlatıyor. Bende onlara diyorum ki annem bilmez bana anlatın sonuçta ben ilacı kullanacağım diyorum ve ben görme engelliyim duyma engelli değilim diye çıkışıyorum bazen.”
‘KALDIRIMDA KILAVUZ OLMASI ÇOK ÖNEMLİ’
Kent yaşamında engellilerin çeşitli zorluklarla yüz yüze kaldıklarını örnekleyen İpek, “Şehir konusunda da eksiklikler var örneğin kılavuz yapmışlar ama kılavuzun hemen bitişiğinde ağaç ekmişler, bu bizim için büyük bir engel ve defalarca ağaçlara çarptığımız oluyor. Bunun yanı sıra o ağaçların dalları kılavuzun tam üstüne sarkıyor biz tam yürürken dallar vücudumu, yüzümüzü yaralıyor. Bir de kaldırımların bitişinde başka bir kaldırıma geçerken araçların kaldırımın hemen bitişine park edilmesi, bizim karşıya geçmemiz önünde büyük bir engel. Bu konuda vatandaşların ve Belediye’nin duyarlı olmasını istiyoruz. Zaten kılavuzlarda her yerde yok. Özellikle Diyarbakır’ın en işlek semti olan Ofis, Gevran Caddesi ve Ekinciler caddesinde 1 yıldır yapılmış, daha önce yoktu. Bu bizim için müthiş bir şey oldu, çünkü şehrin kalbi burası esnaflar vs. her şey burada bu müthiş bir şey oldu bizim için.”diye konuştu.
‘ENGELLİLERE ACIMAYLA YAKLAŞILMASI ÇOK YANLIŞ’
Toplumda engellilere acımayla bakılmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiren İpek, sözlerini şöyle sürdürdü: “En çok etkilendiğim durum da şu oldu. Ben gözlerimi kaybettikten sonra insanlar bana acıma duygusu ile yaklaştılar; vah vah diyen insanlar, akrabalar beni duygusal olarak çok yıprattılar. Sanki olağanüstü bir durum olmuş gibi yaklaştılar. Özellikle insanların duyarsızlığı ve engelli bir insanın yanında bunu ifade etmesi çok kötü bir durum.”
TOPLU ULAŞIMDA SORUNLAR YAŞIYORUZ!
Toplu ulaşımda engellilerin yaşamını kolaylaştıracak çalışmalar beklediklerinin altını çizen İpek, şöyle konuştu: “Belediye Otobüslerinde ve bütün toplu taşıma araçlarında sesli sistemin olmasını ve görsel monitörlerin olmasını istiyoruz. Çünkü ben görme engeli olan bir vatandaşım tamam nereye gittiğimi biliyorum ama hangi durağın nerde olduğunu nereye vardığımızı bilmiyorum. Aynı şekilde bir işitme engelli vatandaş için de bu olanağın sağlanması gerek. Bu konuda belediyenin duyarlı olmasını istiyoruz. Çünkü bütün büyükşehirlerde bu uygulama var. Hatta geçen Şanlıurfa’ya gittim ve oradaki toplu taşıma olsun, sürücüler olsun bu konuda çok duyarlıydı. Bir de Avrupa Ülkelerinde görme engelliler olsun işitme engelleriler için olsun sokaklarda tabelalar görseller ve sesli sistemler var engellinin hayatını kolaylaştırmak ve rahat hareket etmesini sağlamak amaçlı bu gibi güzel uygulamaların ülkemizde görmek ve yaygınlaştırılmasını istiyoruz. Bize ücretsiz paso kartları veriliyor ama biz bu kartları maalesef kullanamıyoruz çünkü halk otobüslerine bindiğimizde sürücüler bize çok kötü ithamlarda, hakaretlerde bulunuyorlar sırf ücret ödemiyoruz diye bize beleşçi vs. gibi çirkin sözler kullanıyorlar. Bazen duraklarda beklerken bizi tanıdıkları için durmuyorlar bile, hatta ben iki kere yaralandım. Bir kesrinde tam otobüse binerken sürücü beni tanıdı ve birden hareket etti. Ben yere düştüm ve yaralandım. Bu konuda sürücüler çok duyarsız ve engeliler için bir kâbus haline gelmiş durumda. Bir gün eve dönerken otobüse bindim ve görme engelli olduğum için sürekli demire çarpıyordum. Sürücüye biraz yavaş olabilir misiniz dedim; sürücünün bana verdiği cevap şu oldu; ‘zaten beleşçiniz’. Bu durum gerçekten bir en engelli için çok önem arz ediyor. Lütfen yetkililer buna müdahale etsin, buradaki asıl engel bizim engelimiz gözlerimizin görmemesi değil şoförlerin sorumsuz davranışları ve duyarsızlıklarıdır.”
‘BÜTÜN ENGELLİLER İÇİN BİR KOMPLEKS YAPARDIM’
Görme engelli bir birey olarak hayalini paylaşan İpek, “ İmkanlarım olsaydı eğer Diyarbakır merkezinde bir kompleks yapardım. Burada ki görme, işitme, zihinsel ve bütün engelliler için hepsinin bulunmasını isterdim ve yetkililerin her hafta oraya gelip şikâyetlerini dinlemesini isterdim. Onlar için belirli servisler ayarlardım. Örneğin Almanya da şöyle bir sistem var; engelli vatandaş arıyor beni alır mısınız diyor, servis ve personel gelip onun alışveriş yapmasını, şehri dolaşmasını sağlıyor, sonrasında da tekrar eve bırakılıyor. Biz ise burada kur’an kursumuza servis olmadığı için gidemiyoruz. Başka ne diyebilirim ki… Engelliler açısından Diyaliz merkezlerinin de geliştirilmesi gerek, çünkü oraya giden engelli hastalar sık sık gitmek zorunda ve danışmaya ihtiyaçları var. Ama ben Diyarbakır’daki diyaliz merkezlerine gittiğimde bu eksikliği fazlasıyla hissettim.”
(Harun AYTULUN’un Haberi-Tigris Haber)