Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu tarafından hazırlanan ‘6 Şubat Depremi ve Sonrasındaki sürece dair rapor’ paylaşıldı.
DİYARBAKIR GAZETE – Raporda, ““Şehirlerin ve insan yerleşimlerinin daha kapsayıcı, güvenli, dirençli ve sürdürülebilir kılınması sağlanmalı, insani yardımlara dair standartlar, her koşulda devletin koruma, saygı gösterme ve yerine getirme yükümlülükleriyle birlikte ele alınmalıdır” denildi.
Diyarbakır Ticaret Borsası Konferans Salonunda düzenlenen basın toplantısına, Platform bileşenleri Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren ve diğer STK temsilcileri katıldı.
Diyarbakır’da yaşanan felaket sonrasında yürütülen afet yönetimine ilişkin verilerinin yer aldığı raporu açıklayan Platform Sözcüsü Tabip Odası Başkanı Elif Turan açıkladı.
Turan, Diyarbakır’da meydana gelen deprem nedeniyle yıkılan her bir yapıya ilişkin yürütülen soruşturma faaliyetleri neticesinde, devletin önleyici ve koruyucu tedbirleri almadığı, bu kapsamda yaşanan ölüm olaylarından kaynaklı sorumluluğunun bulunduğu ve yaşam hakkının pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmemesinden kaynaklı ihlal edildiği görüldüğüne işaret ederek, “Ancak, başta yaşam hakkı olmak üzere ağır insan hakları ihlallerinin yaşandığı süreçte, kastı, kusuru veya ihmali bulunan kişi/lerin etkin bir yargılama süreci kapsamında yargılanmadığı, 414 kişinin yaşamı yitirdiği dava süreçlerinde 6 ayrı yargılamada toplam 9 yüklenici yetkilinin tutuklu olarak yargılandığı, kurum yetkililerine ilişkin yargılamaların ise soruşturma izin süreçlerinin devam ettiği görülmektedir” diye konuştu.
“Deprem önlenmesi mümkün olmayan bir doğa afeti”
Depremin önlenmesi mümkün olmayan ve her an gerçekleşebilecek bir doğal afet olduğu unutulmaması gerektiğini ifade eden Turan, “Bu nedenle depreme hazırlıklı olmak ve oluşacak zararları en aza indirmek için gerekli önlemlerin devlet kurumları tarafından alınması gerekmektedir. Depreme karşı öncül önlemlerden başlayarak, deprem sonrasında oluşabilecek ekonomik, sosyolojik ve psikolojik etkilerin azaltılması ve yönetilmesine kadar uzayan süreçlere sivil toplum kuruluşlarının (STK) aktif bir şekilde katılımı hem oluşabilecek kayıpları azaltmaya katkı sağlayacak, hem de olası afetlerde yaraların sarılmasını hızlandıracaktır” dedi.
Turan, alınması gereken tedbirleri de şöyle açıkladı:
“Şehirlerin ve insan yerleşimlerinin daha kapsayıcı, güvenli, dirençli ve sürdürülebilir kılınması sağlanmalı,
Tehlikeye maruz kalmayı ve afetten zarar görebilirliği önlemek ve azaltmak, müdahale ve iyileştirme ile mevcut afet riskini azaltmak, böylelikle afetlere karşı dirençliliği arttırmak için gerekli çalışmalar yürütülmelidir.
İnsani yardımlara dair standartlar, her koşulda devletin koruma, saygı gösterme ve yerine getirme yükümlülükleriyle birlikte ele alınmalıdır.
6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen depremlerde gerek can kaybı gerekse orta ve üstü hasar gören ya da yıkılan bina sayısı açısından sonuçların ağırlaşmasında sorumluluğu bulunanlara ilişkin yargı süreci eyleme uygun suç tanımları üzerinden etkili, bağımsız ve kapsamlı bir biçimde tamamlanmalı, Kentteki riskli yapı stoku belirlenmeli, yapı envanteri çıkarılarak belirli bir risk sırası ile tüm binaların deprem güvenliğinin belirlenmesi zorunlu hale getirilmelidir.
6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun hükümleri gereğince, Diyarbakır kent merkezi ve ilçelerinde, ruhsatsız, ruhsat ve eklerine aykırı veya imar mevzuatına aykırı yapılar kayıt altına alınmalı ve gerekli dönüşüm yapılmalı,
Güçlendirme, kentsel dönüşüm, yerinde dönüşüm, sosyal konut projeleri ilgili meslek odalar ve üniversitelerle beraber işin uzmanları tarafından görüşler alınmalı. kamu yararı gözetilmeli, rant odaklı anlayışlar terk edilmelidir. Tüm bu uygulamalar sosyal, ekonomik ve mekânsal gelişmenin bir bütünü olarak ele alınmalıdır.”