Diyarbakır’da düzenlenen ‘Alimler Buluşması’nda konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıolu, “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret ve ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı marifet, sanat ve ittifak silâhıyla cihad edeceğiz” dedi.
DİYARBAKIR GAZETE– İTTİHAD ULEMA tarafından organize edilen ‘8. Alimler Buluşması’ Diyarbakır’da başladı. Buluşmaya bölge illerinden gelen âlim, akademisyen, siyasetçi, STK temsilcileri ve kanaat önderleri katıldı.
Program Kur’an’ı Kerim tilavetiyle başladı. Ardından İTTİHADUL ULEMA Genel Başkanı Molla Enver Kılıçarslan adına bir konuşma yapan Molla Abdülkuddus Yalçın, İslam ümmetinin yaşadığı sorun ve sıkıntıları dile getirdi.
“ÇOK KRİTİK BİR SÜREÇTEN GEÇİYORUZ”
Programa katılan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ise, Âlem-i İslamın yaklaşık 200 yıldır Batı uygarlığının ve modernizmin zihinsel, kültürel ve fiili taarruzlarıyla karşı karşıya olduğunu söyledi.
Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü, “Batı’dan yayılan modern paradigma saf ve temiz inancımızı, ferdî ve ictimaî hayatımızı, kimliğimizi ve nesillerimizi çok yönlü olarak etkisi altına almakta ve ciddi bir tehlike arz etmektedir. Çoğu insanın yaradılış gayesini unuttuğu, hedef ve istikametini şaşırdığı, insanî ve İslami değerlerini yitirme tehlikesi ile karşı kaşıya kaldığı çok kritik bir süreçten geçiyoruz. Şuurlu tüm Müslümanların ve ümmetin azalarına rehberlik edenlerin bu olumsuz gidişatı dert edinmesi, yaşanan sorun ve sıkıntılara makul çözümler üretmek için çaba ve gayret sarf etmesi gerekmektedir. Rabbimize hamdolsun ki bugün İslam coğrafyasında ve dünya genelinde ümmetin gidişatını ve İslam’ın evlatlarının durumunu dert edinen alim şahsiyetler, kurumlar ve camialar vardır. Bütün zorluklarına rağmen sadece istikamete odaklanıp mücadele sahasından ayrılmayanlar, pes etmeyenler hedeflenen neticeye ulaşamasalar bile bu işten kazançlı çıkacaklardır. Çünkü bütün mesele hak yolda istikamet üzere kalabilmektir. Asıl başarı ve zafer de budur.”
“DÜŞMANA KARŞI MARİFET, SAN’AT VE İTTİFAK SİLÂHIYLA CİHAD EDECEĞİZ”
İslam ümmetinin yaşadığı sıkıntıların sebebini doğru teşhis etmenin tedavi edebilmenin ön şartı olduğunu vurgulayan Yapıcıoğlu, “Coğrafyamızın yetiştirdiği mümtaz şahsiyetlerden Üstad Said-i Nursî yaklaşık yüz yıl önce İslam ümmetinin maruz kaldığı saldırıların neden olduğu tahribatla ilgili teşhisini ve tedavisini şu veciz ifadelerle ortaya koymuştur: ‘Bizim düşmanımız cehalet, zaruret ve ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı marifet, san’at ve ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.’ Evet, düşmanı tanımak ve ona karşı tedbir almak akl-ı selimin şe’nindendir. Jojobet Kuşkusuz bu konudaki en büyük mesuliyet ulemaya düşer, İslamî uyanışa rehberlik edecek olanlar, âlimlerdir. Maddi dinamiklere dayalı tek yönlü ve bilgi yüklemeyi esas alan eğitim anlayışının iyi insan yetiştirmeye yetmediği inkâr edilemez bir hakikattir. Bu gerçekten hareketle ilim ve değer birlikteliğine dayalı maddi ve manevi ihtiyaçları temin eden kamil bir eğitim anlayışını esas alarak yeni bir diriliş ve uyanışa zemin hazırlamaya devam etmeliyiz. Kuşkusuz cehalet büyük bir düşmandır ve bu büyük düşman ancak hikmetle yoğrulmuş bir maarif sistemiyle bertaraf edilebilir.” dedi.
‘MÜSLÜMANLAR AÇLIKLA BOĞUŞUYOR’
Yapıcıoğlu “Küresel sömürü sisteminin dümenini kontrol eden emperyal güçler fiilen veya kültürel/zihinsel olarak işgal ettikleri İslam beldelerinin ve mazlum coğrafyaların yer altı ve yer üstü kaynaklarını talan etmeye devam ediyor. Kendi öz vatanlarında kendi kaynaklarını kullanmaktan mahrum bırakılan milyonlarca Müslüman açlık, kıtlık ve sefaletin pençesinde can çekişmektedir. Bu fakr-u zaruret daha fazla devam edemez, etmemelidir. Etnik ve mezhebi aidiyetlerle ilmî ve siyasi görüş ayrılıklarının neden olduğu tefrika, ümmete çok pahalıya mal olmuştur. Tefrika illetinin zararlarını hesaba katarak, tarih boyunca yaşananlardan ders ve ibret alarak bütün varlığımızla ittihad-ı İslam için çaba sarf etmeliyiz. Müslümanlar kendi aralarındaki sorunları, kendi iç meseleleri olarak telakki etmeli, harici düşmanlara ve saldırılara karşı topyekûn cephe alarak hak ve adalet temelinde bir düzenin tesisi için güç ve imkânlarını birleştirmelidir. Bu hususta en büyük mesuliyet yine ulemaya düşmektedir.” ifadelerini kullandı.