HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Kürt meselesine ilişkin, “Eğer çözüm isteniyorsa aslında bugün tam zamanıdır. ‘Biz bu meseleyi birileri silah bıraksınlar diye değil, Kürtler bizim kardeşimiz olduğu için bu adımları atıyoruz’ diye bir duruş ortaya koyun.” dedi.
Ankara’da Demokrasi ve Birlik Derneği ile Demokrasi ve Birlik Vakfı’nın ortaklaşa düzenledikleri “Kürtler Ne İstiyor?” çalıştayına katılan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, burada bir konuşma gerçekleştirdi.
Hiç kimsenin bütün Kürtler adına konuşma hakkına ve yetkisine sahip olmadığını belirten Yapıcıoğlu, her Kürt vatandaşının isteğinin, önceliğinin, siyasi duruşunun ve dünya görüşünün farklı olabileceğini; buna bağlı olarak da taleplerinin de farklılaşabileceğinin kabul edilmesi gerektiğini söyledi.
“EĞER İSTENEN BİR HAK İSE NEDEN BİR İSTEYEN VE BİR DE İSTENEN VAR”
“Kürtler ne istiyor sorusuna cevap vermeden önce şu soruların da doğru olarak cevaplanması ve üzerinde düşünülmesi gerekir.” diyen Yapıcıoğlu, “Kürtler ne istiyor sorusunu açmaya ihtiyaç yok mudur acaba? Kim kime neyi veriyor? Eğer istenen bir hak ise neden bir isteyen ve bir de istenen vardır? Neden bu isteği kabul edecek, onay verecek bir makama ihtiyaç duyuluyor? Hak verilir mi alınır mı yoksa tanınır mı? Birisi istiyor ve diğeri eğer lütfen veriyorsa, aradaki ilişki dikey yani pederşahi bir ilişki olmaz mı? Bu durumda eşitlikten ya da kardeşlikten söz etmek mümkün olur mu? Bununla bağlantılı olarak belki şu soruların da cevaplanması gerekir. Devlet nedir, hikmet-i hükümet ve kutsal devlet anlayışı devam ediyor mu devam edecek mi devam etmeli mi? Yöneten ve yönetilen ilişkisi nasıl olmalı?” şeklindeki sorulara dikkat çekti.
“KÜRTLER ALLAH’IN VERDİĞİ HAKLARIN KENDİLERİNE BAŞKALARI TARAFINDAN LÜTUFEN VERİLİYORMUŞ GİBİ MİNNET EDİLMESİNİ DE İSTEMİYORLAR”
“Ey insanlar! Şüphe yok ki sizi bir erkek ve dişiden yarattık ve birbirilerinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır. /Hucurat-13” ayeti ile Hazreti Muhammed’in veda hutbesindeki “Ey insanlar! Cenab-ı Hak, her hak sahibinin hakkını vermiştir. ‘Ey insanlar! Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın arap olmayana, Arap olmayanın Arap olana üstün olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenlinin üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir.” sözlerine atıfta bulunan Yapıcıoğlu, şöyle devam etti:
“Her şeyden önce Kürtler, Kürt meselesinde sorunun yanlış tanımlanmasını istemiyor. Zira Kürtler bir sorun değil, sorun olarak görülmek istemiyorlar. Bu meselenin Kürt sorunu olarak isimlendirilmesini de istemiyorlar. Kürtler Allah’ın verdiği hakların kendilerine başkaları tarafından lütufen veriliyormuş gibi minnet edilmesini de istemiyorlar. Bütün coğrafyayı ve İslam ümmetini menfi olarak etkileyen Kürt meselesinin çözümsüz kalmasını da istemiyorlar. Kürt meselesinin tarihi, siyasi, sosyolojik, ekonomik, bölgesel ve uluslararası boyutları olan bir mesele olduğu gerçeğine kör kalınmasını, yanlış yol ve yöntemlerle çözümün gecikmesini, sorunun daha da derinleşmesini istemiyorlar.”
Yapıcıoğlu, “Devletin resmi görüşüne göre, ‘Kürt meselesi; şiddet, terör ve kısmen ekonomik geri kalmışlık, dış mihrakların tahrik ve kışkırtmasıyla ülkenin başına bela açılması denilmişti. Hakikatte ise hukuku olmayan ve sözde kalan kardeşliğin tahakkuk edememesidir. Adaletten sapma, ortak paydaları yok sayma suretiyle birliğin bozulmasıdır. İsimlendirmeyi ve teşhisi yanlış yapanların sorunu çözmesi de mümkün değildir. Meselenin araştırılması inançlarının kendilerine yüklediği bir yükümlülüktür’ diye 2018’in mayıs ayında bir tanımlama yapmıştık fakat maalesef aynı gün erken seçim kararı alındığı için bu açıklamalarımız belki çok kişi tarafından duyulmadı, fark edilmedi bile.” diye konuştu.
Meselenin çözümsüz kalmasının sonucu olarak emperyalist müdahalelere açık hale gelmiş huzursuz bir coğrafya, heba olan nesiller ve ekonomik kaynaklar, arkasından gelen ekonomik çöküntü olduğunu söyleyen Yapıcıoğlu, Kürt halkının; çözüm için öncelikle teşhisin ve tanımlamanın doğru yapılmasını, hukuku olmayan ve bu nedenle sözde kalan kardeşliğin artık tahakkuk etmesini istediğini vurguladı.
“KÜRTLER ADALET VE SAMİMİYET İSTİYORLAR”
Yapıcıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sözlerimin başında hiç kimsenin tüm Kürtler adına konuşma hakkının olmadığını söyledim. En azından toplum içerisinde hemen her vilayet, ilçe ve köyde temas ettiğimiz insanlardan edindiğimiz izlenim ve yaptığımız çıkarımların sonucunu burada özet olarak siz değerli katılımcılarla paylaşmaya gayret sarf ediyorum.
Birlikte aynı coğrafyayı paylaşan Türklerin, Arapların ve Farsların Kürtlerle en önemli ortak paydalarının İslam olduğunu hatırlatarak Türk, Arap ve Fars kardeşliğinin kendilerine Müslümanca muamele etmesini istiyorlar. Kürt meselesinde çözümün ulus devlet paradigmasının ve milliyetçi liberal bakışın dışına çıkılarak İslami bir bakış açısı ve tarihi tecrübesiyle bakılmasını istiyorlar. Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin Kürt meselesinin birbirlerinin aleyhine kullanma hesapları yapmadan çözüm için birbirlerine yardımcı olmalarını, olabileceklerini düşünüyorlar ve istiyorlar. Kürtler çözüm için yasal ve anayasal düzenlemeleri Avrupa Birliği istediği için veya birileri silah bırakacak diye değil; milletimiz hakkına kavuşsun, haksızlık ve huzursuzluklar son bulsun, kardeşlik yeniden tesis edilsin ve adalet yerini bulsun diye yapılmasını istiyor. Çözüm için ulus devlet paradigmasının terk edilmesini, Kürtlerin de asli kimlik haklarının anayasal olarak tanınmasının temel haklar konusunda şartsız adımlar atılmasını istiyorlar. Kürt meselesinin kaynağını oluşturan zihniyetin bir ürünü olan darbe anayasasının değiştirilmesini, anayasanın etnik vurgulardan arındırılmasını, eşit vatandaşlık temelinde yeniden kaleme alınmasını, herkesin ‘Türk’ olduğu nitelemesinden vazgeçilmesini; devlet diline hâkim olan ırkçı, dışlayıcı ve inkârcı söylemlerin mevzuattan ayıklanmasını istiyorlar. Ekonomik, siyasi, sosyal, kültürel ayrımcılık ve ayrıcalıklara son verilmesini istiyorlar. Dil üzerindeki baskıların son bulmasını, sadece kendilerine değil herkese anadilde eğitim hakkının tanınmasını ve Kürtçenin de ikinci bir resmi dil olabilmesinin önünün açılmasını istiyorlar.
“Eğer çözüm isteniyorsa aslında bugün tam zamanıdır.” diyen Yapıcıoğlu, “Neden tam zamanı? Çünkü eğer bugün meselenin çözümsüzlüğe terk edilirse elinde silah olanlar, silahlı mücadelenin olduğu ve güçlü olduğu dönemlerde çözüm konuşuluyordu, o güç veya o silahlı mücadele, çatışma, kan akma azaldığı zaman kimse çözümü konuşmuyor, işte bu da bu meselenin çözümü için silahlı mücadele şarttır, şiddete başvurmak zorunludur diyecekler. Eğer bunu dedirtmek istemiyorsanız hazır çatışmalar bitmişken, terör eylemleri seyrelmişken, hareket etme kabiliyetleri azalmışken o zaman gelin ortaya bir samimiyet ve duruş ortaya koyun. Biz bu meseleyi birileri silah bıraksınlar diye değil, Kürtler bizim kardeşimiz olduğu için ve aramızdaki sorunları ebediyen gömmek için bu adımları atıyoruz diye bir duruş ortaya koyun.” çağrısında bulundu.