Karacadağ bölgesi için bir kalkınma projesinin oluşturulmasını isteyen Erdemliler Hareketi Diyarbakır İl Başkanı Atilla Kaymaz, “Bölgede oluşan bu paradigmanın değişmesi, Cumhurbaşkanımızın hedeflediği milli birlik ve bütünlük içerisinde yekvücut olmuş vatandaş şiarı açısından değişmesi gerekmektedir.” dedi.
Erdemliler Hareketi Diyarbakır İl Başkanı Atilla Kaymaz, Karacadağ Bölgesinin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel durumunun ortaya konulması ile öneri ve taleplerin dile getirilmesine ilişkin basın açıklaması yaptı.
Diyarbakır’ın tarihsel mirasına işaret eden Kaymaz, bölgenin tarihsel anlamda verimli hilalin de merkezi konumunda olduğunu ifade ederek, “Karacadağ, bölgenin en yüksek dağı olup Diyarbakır’ın batısında yer almaktadır. Akışkan bir sönmüş volkanik lav kütlesine sahip olduğu için anılan bölge Diyarbakır Dicle Vadisinde bulunan Fiskaya’dan başlayıp Siverek hattına uzanan, Viranşehir-Çermik-Ergani-Derik yakınlarına kadar coğrafik ve kültürel öğeleriyle sınırları genişleyen bir alandır. Sadece Diyarbakır açısından kayıtlı 50-60 bin nüfus barındırsa da tüm alanlar yaklaşık 200 bin kişiyi barındırmakta olup yüzde 90’ı genç-orta yaşlı kesim olarak çalışma yaşamına katılabilecek bir potansiyele sahiptir. İstatistiki verilere göre yüzde 80 üzeri okur yazar konumundadır.” tespitini yaptı.
Karacadağ’ın kendine has bir ekonomik form barındırdığını vurgulayan Kaymaz, “Alanın, 250 ye yakın endemik bitki çeşidi, volkanik kayalarla örtülü oluşu, bölgeye has bitki örtüsü ve arıcılık için müsaitliği, küçük ve büyük baş hayvancılığa uygunluğu, kayaç alanların yapım işlerine uygunluğu, kârın uzun süre kalmasından dolayı turizm (iç ve dış) açısından kayak merkezinin bulunuşu, doğal kaynak suyu havzası oluşu, doğal göletlerin varlığı, altının kayaç olup su tuttuğu için prinç ve çeltik tarlalarına uygunluğu gibi ana başlıklarda bu formları anlatmak mümkündür.” ifadelerini kullandı.
‘ULAŞILMASI İSTENEN HEDEFLERDEN UZAK SONUÇ VERDİ’
Ancak koşulların uygunluğuna rağmen devletin hedeflediği istediği ekonomik büyüme ve gelişimin bölgede görülmediğini dile getiren Kaymaz, “Hatta bölgede üvey evlat veya unutulmuşluk hissiyatı hasıl olmuş ve bölge halkı bu durumu bir kader olarak algılama yoluna gitmiştir. Bölge insanı, yönetimde olduğu hissine kapılmamış, devleti temsil eden kurum veya kuruluşlarca ortak hedeflere kilitlenemediği için temsiliyetin tabandaki devlete aidiyet kültünü oluşturamamıştır. Ülkenin ekonomik kaynaklarına katacağı onca parametre varken bölge insanında çağın gelişmişlik hedeflerinden uzak olarak bir yaşam ve üretim algısı oluşmuş bulunmaktadır. Bilimden uzak metotlarla ve Tarımda-Sanayide-Hayvancılıkta neredeyse yüzyılların alışıla gelmiş teknikleriyle yaşam döngüleri süregelmiştir. Hatta bilimsel üretim araçları ve teknikleri hiç uğramamış gibidir. Ancak çeşitli dönemlerde Karacadağ ismiyle veya bazı kuruluşlar (İsviçre Kalkınma Teşkilatı- Türkiye Kalkınma Vakfı) aracılığıyla yapılan yatırım programları bölgede ulaşılması istenen hedeflerden uzak sonuçlar vermiştir. Tabi bunda Terör olaylarının bölgede yarattığı tahribatı da unutmamak gerekmektedir.” şeklinde konuştu.
‘HER TÜRLÜ GÖREVE AMADEYİZ’
“Bölgede oluşan bu paradigmanın değişmesi, Cumhurbaşkanımızın hedeflediği milli birlik ve bütünlük içerisinde yekvücut olmuş vatandaş şiarı açısından değişmesi gerekmektedir.” diyen Kaymaz şöyle konuştu: “Kaldı ki ülkemizin hedeflediği ekonomik değerlerine kavuşması açısından da Karacadağ bölgesinin öz kaynaklarının layık olduğu verime ve üretime kavuşması başat rolde önem arz etmektedir. Bölge kaynaklarının çağın bilimsel teknik ve yöntemleriyle tarımda sanayide ve hayvancılıkta üretim yöntem-araç-kaynaklarına kavuşması Karacadağ öznelinde olduğu gibi diğer kitleler açısından da bir domino etkisi yaratıp ekonomik zincirin gelişmesi sonucunu doğuracaktır. Zira ekonomik üretim modellerinin çeşitliliği ve sürekliliği, hem geriye hem de ileriye doğru büyüme potansiyelini taşımaktadır. Bu da ham maddenin mamülü, istihdam, küçük ve orta ölçekli sanayide gelişim, nakliye, ticaret ve hatta ihracat sonuçlarını doğuracaktır. Toplumsal bireyler olarak insanların devlet olarak gördüğü şey sadece yapılar veya yasalar değildir. Devlet, onu temsil eden kurumlar aracılığıyla hizmet götürdüğü, ihtiyaç ve sıkıntılarını gidermekle beraber çağdaş düzeyde üretim koşulları ve sosyo ekonomik refahı arttırması gereken atanmış veya seçilmiş şahıslar aracılığıyla da devleti tanır. Onlarla muhatap olur ve onlarla devletin kendisine bakışını ve önem derecesini görür. Buna mukabil aidiyet oluşturup Cumhurbaşkanımızın belirlediği tek vatan, tek bayrak, tek millet. Bu amaçla sorumlu makam ve kişilerin ülkemizin hedeflediği 2071 yarınlarına ulaşması şiarına layık bir perspektif ve yaklaşımla bölgeye hak ettiği yaklaşımı sergilemesi, bölge halkının da devletin her zaman ve koşulda yanında olduğunun bilinciyle devlete olan güvenini koruması gerektiği ve de biz sivil toplum kuruluşları olarak da üzerimize düşen her türlü göreve amade olduğumuzu ilan etmek istiyoruz.”