Define avcılarının hedefinde olan kilise restore edilmezse 3 bin 500 yıllık tarih yok olacak. Surp Giragos Ermeni Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Gaffur Türkay, mahalle muhtarı Sadık Budak ve mahalle sakinleri, kilisenin onarılması için yetkililere çağrıda bulundu.
Farklı medeniyetlere ev sahipliği yapan kültür ve medeniyet şehri Diyarbakır’da, tarihi yapılar bir bir yok olmaya devam ediyor. Hevsel bahçeleri ve tarihi Surlarının UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası Listesinde olmasına rağmen özellikle Sur İlçesi’ndeki birçok tarihi yapı 3 yıl önce yaşanan olaylar nedeniyle tahrip oldu. Tahrip olan ve mülkiyeti devletin elinde olan 3 Ermeni Kilisesi’nin onarımı yapıldı, Ermeni Vakfı’nın elinde olan 1 Kilise ise onarılmayı bekliyor. Yine çalışmalar kapsamında tahrip olan bazı camilerin de restorasyonu sürüyor. Ancak Bağlar İlçesi Alipınar Mahallesi’nde bulunan 3 bin 500 yıllık Ermeni Kilisesi adeta kaderine terk edilmiş durumda. Define avcıları ve farklı işler için kullanılan Kilisenin yok olmaması için onarılması şart.
Tarihi Ermeni Kilisesi hakkında bildiklerine başvurduğumuz Alipınar Mahallesi Muhtarı Sadık Budak, mahallenin en eski sakinlerinden birisi. 113 yıldır Alipınar’da yaşam sürdüklerini ve birçok şeye tanıklık ettiğini aktaran muhtar Sadık Budak, ”Burada birçok şey yaşadık. Birçok şeye tanık olduk. Yanı başımızda çok değerli, tarihi mirasımız diyebileceğimiz değerlerimiz yok oldu. Bunlardan birisi de mahallemizde bulunan Ermeni Kilisesidir” dedi.
BİR DÖNEM KARAKOL OLARAK KULLANILMIŞ
Kilisenin isminin net olarak bilinmediğini belirten Budak, “Mahallemizde bulunan Kilisenin 3500 yıllık bir tarihi geçmişi olduğu biliniyor. Mahallemizde bulunan kilisenin Diyarbakır surlarından daha önce de var olduğu söyleniyor. Eskiden kilisenin altında geçitlerin olduğu söyleniyor. İnsanlar bu geçitleri kullanarak şehrin içine gidip ihtiyaçlarını karşılıyorlarmış. Bu kilise Cumhuriyet kurulmadan önce karakol olarak kullanılıyormuş. Cezalı ve suçluları burada tutmaya çalışmışlar. Eskiden bu kilisenin yanında panayır ve ziyaret yapılırdı” diye ifade etti.
”KADERİNE TERK EDİLDİ”
Kiliseyi koruyacak ve bakacak kimsenin kalmadığı için bakımsız kaldığına dikkate çeken Budak, “Kaderine terk edildikten sonra Kilisenin etrafında evlerin yapılmaya başlandı. Kilisenin geniş avlusu olarak bilinen alan, evler ile dolup taştı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve İl Kültür Turizm Müdürlüğü kiliseyi restore etmek için çalışmalara başlamak istedi ancak etraftaki evlerin yıkılma ihtimali ve buna karşı etraftaki evlerde oturan insanların ayak diretmesi, restorasyonun gecikmesine ve belirsiz bir tarihe ertelenmesini doğurdu” dedi.
KİLİSENİN RESTORASYONU İÇİN DERNEK AÇTI
Kilisenin bu durumda bırakılmasına çok üzüldüğünü ifade eden Budak, ”Kilisenin Kapısının üzerinde değerli ve tarihi bir taş vardı. Biz bu taşı müzeye saklamak istedik. Her hangi bir zarar görmesini önlemek için yaptık. Kilisenin bakımsız ve sahipsiz bırakılması nedeniyle define hırsızlarının talan ettiği bir yer haline getirildi. Bir ara define arayan kişiler, yakalandıkları zaman benim ismimi de vermişlerdi. Benim kendilerine danışmanlık ve yol göstericiliği yaptığımı söylemişlerdi. Bu yaşanılanlara rağmen, Kilise içerisinde definenin olmadığını söyleyebilirim. Zamanında çok çaba sarf ettim. Birçok başvuruda bulundum. Kilisenin restore edilmesi ve yaşatılması için 2000 yılında dernek açtım. Bir yıl çaba sarf ettikten sonra derneği kapattık. Kimse pek bir şey yapmadı” şeklinde konuştu.
”İNANCINDAN DOLAYI KİMSEYE KARŞI BİR KİNİMİZ VE ÖFKEMİZ YOKTU”
75 yıldır Alipınar’da yaşadığını belirten Abdullah Ak ise, Alipınar Mahallesinde yaşayan insanlara, inançlara dair duyduklarını, kendisine anlatılanları ve yaşadıklarını aktardı. Alipınar’da dört etnik çeşitliliğin olduğunu hatırlatan Ak, “Burada Kürtler, Ermeniler, Süryaniler ve Yahudiler yaşardı. Bu insanlar hep birlikte yaşam sürdürüyorlardı. Bu insanların geçim kaynakları daha çok tarım ve hayvancılıktı. Alipınar’da Ermeni, Yahudi ve Süryani inançlarına mensup kesimin Kiliseleri vardı. Bir tek Süryani kilisesi günümüze kadar ayakta kalabilmeyi başardı. Ermeni ve Yahudi kiliseleri sahipsizlikten, kimsesizlikten ve bakımsızlıktan harap oldu. Bu iki kiliseden kalan taşlara da kimse sahip çıkmadı”diye yakındı.
”TARİHİ DEĞERLERİN YOK OLMASINI GÖRMEZDEN GELDİLER”
Tarihine ve kültürüne sahip çıkmayan insanları eleştiren Ak, ”Bu insanlar, eski kafayla hareket ettikleri için bu tarihi değerlere sahip çıkmadılar. Tarihi değerlerin yok olmasını görmezden geldiler. Bu da insanların cehaletinden kaynaklanıyordu. Kalan kalıntılarının yerine de ev yaptılar. Eskiden insanlar bir arada yaşarlardı ve bunun kıymetinin farkındaydılar. Beraber tarlada çalışırlar ve hayvan otlatırlardı. Birbirlerinin inançlarına hürmet ederlerdi. Değerlerini korumaya çalışırlardı. İnancından dolayı kimseye karşı bir kinimiz ve öfkemiz yoktu. Çocukluğunu bu kilisenin avlusunda geçirmiş birisi olarak şunu demek istiyorum. Son kalan bu Kilisenin restore edilmesini istiyorum. Bu, bizim değerimizdir, zenginlimizdir” diye konuştu.
ONARILMASI LAZIM
Surp Giragos Ermeni Kilisesi Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Gaffur Türkay da, “Söz konusu Kilise Ermeni Vakfı mülkiyetinde değil. Ancak kentin dokusu ve Kilisenin yok olmaması için restore edilmesi lazım. Biz işin içine girersek kendiniz yapın deniliyor. Bu nedenle çok fazla bir şey yapamıyoruz. Umarım yetkililer harekete geçer. Sur İlçesi’nde 4 Ermeni Kilisesi var. 3’ü devlet korumasında, onlarla ilgili şuan çalışma yapılıyor. Ancak Vakfa ait olan Kilise ise onarılmayı bekliyor” dedi.
Kaynak: Tigris Haber Gazetesi